📺 MEDYA HABER

[tv][twocolumns]

🎬 FİLMOGRAFİ

[Filmografi][bsummary]

🎤 RÖPORTAJ

[röportaj][twocolumns]

⭐ MAGAZİN

[magazin][bsummary]

💎 MODERNİZE

[modernize][bsummary]

🏆 SPOR

[Spor][twocolumns]

⏳ AKTÜEL

[Bilgisel][bsummary]

⚙️ TEKNOLOJİ

[teknoloji][bsummary]

▶️ FTV ORİJİNAL ⁴к

[FTV Orijinal][twocolumns]

⚠️ ALARM

[Alarm][bigposts]

SİNEMA FİLM DAĞITIMI VE KAST AJANS SKANDALI


Sinema dağıtımcıları, televizyon sektörü, ünlülerin menajerleri, sanatçılar, şarkıcılar, oyuncular ve ajansların dahil olduğu skandalları yıllarca FortunaTVcom'da anlattık ve eleştirdik. Tek başımıza anlatınca kimseye inandırıcı gelmiyordu ama bugün çok sesli olarak sektördeki herkes tepkisini ve kötü tecrübelerini anlatmaya başladı. Biz skandalları ilk yazmaya başladığımızda ''Ünlülerle alıp veremediğiniz nedir'' diye aklınızdan geçmiştir. Gelinen noktada ise, ''Bir bildikleri varmış ki sürekli eleştiriyorlarmış'' diyerek yine haklı çıkardınız bizi. Biz hiç bir makaleyi, satırları doldurmak için yazmıyoruz. ''Şov Dünyası'' diye adlandırabileceğimiz sektörde dönen pislikleri 18 yaşımdan beri gördüğüm için bir kıvılcım yakmak istedim ve devletimiz gerekeni adım adım yapıyor. 33 yıllık bir yönetmen olarak sinema konularına değineceğim. 


BİR FİLM ÇEKERKEN TEKELCİLERİN ADAMI DEĞİLSEN NE OLUR 


En basit özetle, mesela bir film çekmeye başlayacağınız zaman cast ajansların büyük bölümü size oyuncu vermiyor. Filmde kullanacağınız müziklerin distribütörleri size müzik sağlamıyor. Filmi çektikten sonra televizyon ve dijital platformlar sizinle iletişime kapalı oluyor ve geri dönüş alınmıyor. Sinema film dağıtımcıları ise sizin filminize ''Salonlar dolu'' diyerek vizyon tarihi vermiyor. Halbuki salon işletmecileri vizyona çok az film girmesinden yana dertliler. Yani yeteri kadar film yok piyasada. Peki neden ''Hayır'' diyorlar. Çünkü global ölçekli dağıtımcılar bu salonlara peşinen, ''Siz salona bize kapatın. İzleyici gelmese de size ödeme yapacağız'' diyerek sinema işletmecilerini garantiye alıyorlar. İşletmeci de, izleyici gelse de gelmese de parasını aldığı için sadece o dağıtımcılara çalışıyorlar. Bir kaçıyla sohbet edin. Bunu size hemen anlatıverirler. Gizli bir şey değil yani. 

Yabancı dağıtımcılar Türkiye'de sinema sektörünü eline geçirmiş durumda. Çok düşük bütçeli filmleri alarak 300 sinemada gösterime sokuyorlar. Sonra da ''Biz bu filme milyonlar harcadık. Zarar ettik'' diyerek zarar gösteriyorlar. Piyasada bu tür film yapanlarla bir kaç sohbet edin. Onlar da bunları size anlatır. ''Ben paramı peşin aldım abi'' diyen ve film demeye bin şahit isteyen bir sürü vasat altı yapım görme sebebiniz bu. Biz ise kendimize dağıtımcı sertifikası almadan önce ''mecburen'' bir dağıtımcıyla anlaşmak zorundaydık. Bizim kendi filmimiz için dağıtımcılarla ilk görüşmemizde, ''Olağanüstü ve çok iddialı bir film yapmışsınız, biz bunun dağıtımını kesin üstleniriz'' diyen adamlar, bir gün sonra bizimle bütün iletişimi koparıyordu. Biz başlarda buna anlam veremiyorduk. Sanki bir el herkese dokunup, ''Bunlarla iş yapmıyoruz'' diyormuş gibi, bir anda tüm iletişimlerimiz tersine dönüyordu. Filmi izleyip beğenmemiş olsalar anlarız da, izleme diye bir şey yok. Ortaya hiç bir sorun yokken bir anda bizi yok saymaları çok enteresandı. 


FİLMİ ÇEKTİKTEN SONRA DAĞITIMCI GERÇEKLERİNİ ÖĞRENİRSİNİZ 


Biz sebeplere takılmadan kendi yolumuzda devam ederek Türkiye tarihinin IMDB'ye en yüksek puanla giriş yapan 8.2 Mesken filminin gala gecesiyle büyük ses getirip salonlara insanlar sığmayınca yeniden bazı görüşme ortamları oluştu. Fakat ''Bir filmin vizyona girmesi için kiminle görüşürseniz görüşün koridorun sonu hep aynı sinema dağıtımcısı şirkete çıkıyor. Onlar ne derse o oluyor. Dünyanın en iyi veya en kötü filmi olmasının bir önemi yok. Zaten filmi izlemeden dağıtım anlaşması yapıyorlar. Yani bu bir kriter değil. Başka işler döndürüyorlar sektörde! 

Tüm sinemalara film öncesi reklam ayarlayan bazı şirketler de yine bunlarla danışıklı çalışıyor. Bizim onlarla da yolumuz kesişti ve teklif bize kendilerinden gelmesine rağmen aylarca bizi oyalamışlardı. Sonrasında iletişimi onlar da koparttı. Son görüşmemizde ''Neden bu kadar iddialı film çekiyorsunuz ki basit bir şey yapsaydınız. Filmi X şirkete verirseniz daha iyi olur'' diye tavsiyede bulunur gibi imada bulunmuşlardı. ''Neden kötü ve basit bir film çekmemiz beklenir? Çünkü zarar etmiş gibi göstermek istiyorlar. Filmimiz iddialı olunca zarar göstermek şüphe çekeceği için işlerine gelmiyor. Anlıyor musunuz?'' Biz de sonradan anladık ve baktık ki bu iş böyle olmayacak. 

Kültür Bakanlığı'ndan dağıtımcı belgemizi aldık ve sinema işletmecileriyle dağıtımcı vasfıyla görüşmeye başladık. Bu sefer de sinemalar diyor ki: ''X dağıtım şirketinden gelse filmi alırız ama sizden alamayız.'' Nasıl oluyorsa hep aynı firmalar ve aynı tavsiyeler veriliyor. Devletimiz onlara da perde arkasından bir operasyon yapacaktır. O zaman daha net bilgiler ortaya çıkar. 

SİNEMA İÇERİKLİ WEB SİTELER BU İŞİN NERESİNDE? 

KÜLTÜR BAKANLIĞI'NIN NEDEN SİNEMA VERİLERİ SİTESİ YOK? 


Yüksek ölçekli sinema içerikli web siteleri de bu işin bir yerlerinde mutlaka var. Bir yıldır defalarca iletişim kurmayı denedik ama cevap verilmediği gibi, en kötü filmleri bile içeriklerinde duyuran sinema siteleri bizim filmimizi eklemediler. Kimseyle bir sorunumuz da yok ki neden eklenmesin? Çünkü orada da bir işler dönüyor. İzlenme rakamları konusunda otorite haline gelmiş olan özel bir web sitede de bizim filmimize yer verilmedi. Halbuki Bakanlık ve sinema işletmecilerinin bizlere ilk sorduğu şey: ''Filminiz X web sitede var değil mi'' oluyor. Biz, ''IMDb var ama X site bizimle iletişim kurmadığı için filmimizi oraya ekletemiyoruz'' diyoruz. Yani sinema sektöründe kabul gören bir otorite olmuşlar. Futbolda Transfermarkt ne ise, sinemada da X site otorite olmuş. Bilinenin aksine bu siteler özel sektördeler ve devletlere ait resmi kaynaklar değiller. Tek özellikleri sinemadaki verileri sadece bunların yayınlıyor olması (isim vermiyorum). Yani, sinemalarda vizyona giren tüm filmler X sitede yer alır. Nedendir bilinmez bizim filmimize kapıları kapattılar. 

Koskoca TC Kültür Bakanlığı'nın neden bir sinema web sitesi yok? Bizleri neden kim oldukları belli olmayan web sitelere mahkum ediyorsunuz? Künye bilgileri ve iletişim bilgileri bile yok bunların. Bilenler girip baksın iletişim veya künye bulabilecekler mi? Sadece ''reklam vermek için'' iletişim var. Sinemayı manipüle etmek için çok güzel bir ortamları var. Kendimizle örnekle sanki bizim filmimiz vizyona girmemiş gibi en ufak bir bilgiye yer vermiyorlar. Bunu sadece bize değil bir çok yapımcı yönetmen arkadaşımıza yapıyorlar. Biz kendimiz bunları yaşadık ve gördük. Kesinlikle bir şeyler dönüyor. Perde arkasında kimler vardı en ufak bir fikrimiz de yoktu... Taa ki operasyonlar başlayana kadar! 

CUMHURBAŞKANIMIZA BU KONULAR İLETİLMİŞTİ 


Gündemi çalkalayan ünlüler, menajerler ve yapım dağıtım şirketlerinin skandalları ortaya çıkınca biz de neler yaşadığımızı anlamış olduk. İlk olarak, Burcu Biricik, Bahar Şahin, Farah Zeynep Abdullah ve Ümit Erdim de mağdur edildiklerini dile getirdiler. Skandallar sadece oyunculuk çevresinde değil, müzik dünyasında da olağandışı boyutlarda olaylar var. Tuğçe San ve Yonca Evcimik de mağduriyetlerini anlattı. ABD'de milyonluk Türk filmi çeken Yapımcı ve Aktris Jandae Perçem de Alya filmi için yaşatılan mağduriyetini anlattı. Anlayacağınız, sektörde sıkıntılar çok büyük. Tekel olmuş sinema dağıtımcıları ve Kültür Bakanlığı Sinema Film destekleriyle ilgili sektörde çok sayıda şikayet var. Hemen hepsinin benzer şikayetleri dile getirmesi doğruluk payını artırırken, "Acaba devlet o konuda da bir araştırma başlatır mı" beklentisine soktu. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar ve Yılmaz Erdoğan şikayetlerini sayın Cumhurbaşkanımıza bizzat iletmişlerdi. 

TV100'den Fuat Uğur'un benzer konuları çok detaylı ele aldığı yazısını paylaşıyorum ki farklı ağızlardan da skandalları duyun istedim. Türkiye gündeminde bu konu var. Devlet el atınca feryat figan ortalık birbirine girdi. Bu kadarla da kalmayacak. Artık gizli saklı bir şey kalmayacak.  

Örnek olsun diye kendi yaşadıklarımdan bir şeyler anlattım. TV100'den Fuat Uğur da bizim anlatacaklarımıza paralel konuları biz yazmadan önce dile getirdiği için, çok sayıda meslektaşım dertlerini kendisine anlatmış ve harika bir yazı dizisi ortaya çıkmış. Benim fazlasını anlatmama gerek bırakmayan o yazı dizisini birebir yayınlıyorum. Çok değerli bilgiler vermiş. Sektörde neler dönüyor anlayın. İsim vermeden olayları anlatmasına rağmen şu anda ortalık kaynıyor. Oyuncular, yapımcılar, ajanslar hepsi bu konuyu konuşuyor ve fikirlerinde ikiye bölünmüş durumdalar. Ben isimlere hiç takılmadan, sektörde dönen olayları bildiğim için hiç şaşırmadım. Mutlaka okuyun bu önemli yazıyı. (Yeni gelişmelerde haberimiz güncellenir. @fortunaTV sosyal medya hesaplarımızı takip et, haberi ilk duyan sen ol) 


SİNEMA YAPIM ŞİRKETLERİ VE KAST AJANS SORUŞTURMASI 

FUAT UĞUR'UN YAZISI: ''KARTELLEŞEN DİZİ ŞİRKETLERİ VE OYUNCU AJANSLARININ MAMA'LARINA BASKIN'' 

Rekabet Kurumu müfettişleri eş zamanlı baskınlarla yapım şirketleri, dağıtımcılar, dijital pazarlama şirketleri dâhil olmak üzere pek çok şirketin bilgisayarlarına telefonlarına el koydu. Bu şirketlerin her birine soru setleri gönderildi ve kendilerinden eksiksiz, doğru yanıtlar vermeleri istendi. Bu arada 2019 ve 2024 yılları arasında yaptıkları tüm yurtdışı satışların sözleşmeleri, faturaları ve oyuncu kontratları da talep edildi. Ayrıca oyuncu ajanslarına ve menajerlik firmalarına da operasyonlar düzenlendi. Bilgisayarlarda anahtar kelimelerle aramalar yapıldı. 

Yapılan baskınların ve incelemenin sebebi, dizi sektöründeki yapım şirketleriyle oyunculuk ajanslarının ve menajerlik firmalarının, Rekabet Kanunu’nun 4. ve 6. Maddelerini ihlâl ederek, kartelleşmeleri ve piyasadaki hâkimiyetlerini kötüye kullanmakla suçlanmaları. Kanunun 4. maddesi “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar”, 6. maddesi ise “Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması” başlığını taşıyor. Bu başlıklar bile fotoğrafı net biçimde ortaya koyuyor. Böyle olacağı belliydi. 

Magazin Yazarı Birsen Altuntaş’tan bu haberi okur okumaz Rekabet Kurumu’ndan biraz araştırma yaptım. Aldığım istihbaratlara göre, baskınlar sonucu elde edilen belge, bilgi ve bulgular büyük bir titizlikle inceleniyor. Henüz inceleme safhasında ve soruşturmaya geçilmiş değil ancak deliller bir hayli güçlü ve sonuçları olacak gibi görünüyor. Bu ise bir kartelleşmeye ve serbest piyasa kurallarının ihlal edildiğine; yani yeni piyasa oyuncularının bu sektöre girmelerini engelleyen, serbest rekabeti tamamen ortadan kaldıran bir düzenin varlığına işaret ediyor. 

BAĞIMSIZ YAPIMCIYA VE PROJE SAHİPLERİNE HAYAT HAKKI YOK 

TRT dahil, ATV, SHOW TV, STAR, KANAL D, NOW TV vb. tüm televizyonlarda, Netflix, Tabii, Disney, Blutv, Exxen gibi dijital platformlarda, hep aynı yapım şirketleri, birbirine benzer konular, benzer yüzler, oyunculuk ajanslarındaki “mama” ların kuklası haline getirilmiş kadın ve erkek oyuncular. Ve tabii ortada dönen milyarlarca liralık ciro. 

Bağımsız yapımcıya, proje üretimine, ajansın emrine girmemiş oyuncuya hayat hakkı tanımayan bu piyasa yapıcıları, öyle bir kara düzen kurmuşlar ki aynı zamanda televizyon ve dijital platformların köşe başlarını tutmuş yöneticilerle de “iş” tutarak sacayağını tamamlıyorlar. Aralarındaki ilişki tamamen al takke ver külah üzerine. Bu anlamda bağımsız yapımcıların bir televizyon ya da dijital platforma proje kabul ettirmesi imkansızın da ötesinde. Adeta bir mafya sistematiği var. 

Diyelim elinizde bir proje, dizi ve yapımlarla ilgili bir televizyon ya da dijital platform yöneticisine gittiniz. Program ya da dizi projenizi, sinopsis ve senaryolarınızı titizlikle hazırladığınız dosyanızla birlikte sundunuz. Genellikle dosyanıza bakmaya bile tenezzül etmezler. Çünkü onların gözü, aralarında “duygusal” bağlar olan yapım şirketlerinden gelecek dosyalardadır. Zaten yemeklerde bir araya gelip neler yapacaklarını oralarda konuşurlar, yapım şirketi o konuşmalar doğrultusunda dosyasını gönderir, televizyon yöneticisi de projeyi yayın kuruluşunun icra kuruluna sunar ve ballandıra ballandıra anlatarak onaylanmasını sağlar. 


PROJENİZİN ÇALINMASI İŞTEN BİLE DEĞİLDİR 

Eğer bağımsız yapımcı ya da senarist es kaza onları aşıp patrona ulaşırsa, hiçbir şeyden anlamayan patrona söz konusu yöneticinin cevabı “Efendim çok acemice ve kötü hazırlanmış bir proje, zaten kesinlikle tutmaz” şeklinde olur. Dünyanın en güzel fikrine bile sahip olsanız orayı aşamazsınız. Hatta bazen şöyle olaylarla karşılaşabilirsiniz. Projenizdeki ana fikir bu televizyon yöneticisi tarafından ilişkide bulunduğu ve en sevdiği yapım şirketinin patronuna iletilmiştir bile. Sonra bir bakarsınız, senaryonuz bambaşka bir adla ufak tefek değişikliklerle bir dizi olarak televizyon ekranlarında. Bu türden hırsızlıkların ve ahlaksızlıkların yüzlerce örneğini televizyon tarihinde yaşadık, halen de yaşıyoruz. 

E.OTİK ABDEST ALMA SAHNELERİNDEN EN.ESTE; DEĞİŞEN BİRŞEY YOK 

Öte yandan bir iki farklı proje dışında ortaya konulan eserler genellikle aynı. Aldatmanın her türlüsü, zehirli ilişkiler, çıplaklık, en.este varıncaya dek enfekte edilen aile kurumu… Yeni sezonun dizilerine bakıyorum, aynı basmakalıp konular, tek tornadan çıkmış kızlarla oğlanlar, Pamukkale travertenlerindeki suların içinde e.otik abdest alma sahneleri, başhekim rolünde neredeyse çıplak gezen oyuncular ve aklınıza gelebilecek her türlü abukluk. Yine otantik Mardin ve Urfa konakları, İstanbul burjuvazisinin hayatı diye sunulan komedi, geleneklerin kol gezdiği ortamlarda yarı çıplak gezen kızlar, afili oğlanlar… Saymakla bitmez. Seyircinin kalite skalasını her geçen gün daha da aşağıya indiren, ucuz ve berbat senaryolarla çekilen bu dizilerdeki oyunculuk seviyesini ise ihtiyaca binaen rol vermek zorunda kaldıkları gerçek kadın ve erkek aktörler yukarıya taşıyor bir parça. 

BİLGİSAYARLARINI TEMİZLEMEK İÇİN HAREKETE GEÇTİLER AMA SÜRPRİZLE KARŞILAŞTILAR 

Rekabet Kurumu müfettişleri bu baskınları aslında haberli olarak yaptılar. Gösterilen nezaketi fırsat bilen yapım şirketleriyle oyunculuk ajanlarının çok bilmiş yöneticileri ise bilgisayarlardaki “zararlı” bilgileri temizlemeye kalkıştıklarında bir sürprizle karşılaştılar. Bilgisayarlarına uzaktan el konulmuştu bile. Bunu hep yazdım ve yazmaya devam ediyorum. Rekabet Kurumu’nun elinde son derece gelişmiş bir teknoloji var. Şimdiye kadar ki tüm soruşturmalarda, şirketlerin iç yazışmalarına varıncaya dek ortaya dökerek bunu kanıtladılar zaten. Ancak belirtildiği üzere şu anda mesele inceleme aşamasında yürütülüyor. Elde edilen bulgular ve bilgiler doğrultusunda soruşturma safhasına geçecek ve bu aşamada tüm firmalardan savunmaları istenecek. 

MAFYA SİSTEMATİĞİNİN ÜÇÜNCÜ SACAYAĞI İSE MEDYA 

Sektördeki bu mafya sistematiğinin üçüncü ayağı ise medyada. Medyadaki birtakım yazarlar, muhabirler, yöneticiler de mevcut pastadan geri kalandan kendilerine atılan parçalarla düzene katkılarını sunuyorlar. Misal oyunculuk ajanslarının, yapım şirketlerinin işlerinin haber ya da yazı görüntüsü altında bedava reklamlarını yapmak onların asli görevleri. Gerektiğinde dizilerde öne çıkarılan oyuncularla röportaj yapmak da tabii. Oyunculuk ajansları ve menajerlik firmaları ise ayrı bir kalem ve alem. 


OYUNCULUK AJANSININ KUDRETLİ “MAMA” SININ SIKINTISI VE YOZLAŞMA 

Özellikle bu sektörü elinde tutan ve öne çıkan birkaç isim var. Aralarındaki en güçlüsü ise oyuncu kılığındaki yeteneksiz ve çapsız kızları adeta MAMA gibi pazarlayan o işkadını. Misal bu kızlardan birinin neredeyse sıfır izlenen bir dizisinin üçüncü sezonunu dijital platformlara yaptırtacak denli güçlü. Kızlardan birini bir eşcinsel şarkıcıyla sevgili gibi lanse edip şarkıcının işadamı sevgilisinden (Görüntüyü kurtarmak için) 5 milyon Dolar tırtıklayan da o. Pek çok oyuncuyu bir şekilde eline geçirmiş durumda. Misal yapım şirketi ondan bir oyuncu mu istiyor, veriyor ama yanında elindeki beş oyuncusunu da oynatması koşuluyla. Kısacası para basıyor. 

Ona biat etmeyen hiçbir oyuncu piyasada barınamıyor. Aleyhine iki çift laf eden olursa da onu piyasadan silecek kadar gözü kara davranabiliyor. Şimdi Rekabet Kurumu şirketine baskın yapınca ne yapacağını şaşırıp Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın kapılarını tırmalıyor. Hatta denilen o ki, oyuncusunun çocuk aldırdığı ünlü iş adamından bile bu konuda şefaat dilenmiş. Ama işadamı “Beni bu işe bulaştırma” diyerek kesin ve net biçimde ret cevabı vermiş. Şimdi ne yapacağını bilemez halde yurtdışına gidip gitmemeyi düşünüyormuş. Bekleyelim ve sonuca bakalım. 

Editör notu: (Serenay Sarıkaya ve menajeri Ayşe Barım bu iddialarla ilgili Fuat Uğur'a dava açtıklarını açıkladılar. Yazıda isim verilmemiş ama Ayşe Barım'ın ''ID İletişim'' şirketinin açıklamalarından sonra, ''menajer'' olarak bahsedilen kişinin o olduğu anlaşıldı.) 


FAZLA KAZANCIN ÇOK VERGİSİ OLUNCA ZARAR EDECEK BİR ŞEY LAZIM 

Ana akım kanallarının prime time (PT) zaman dilimlerinde ve dijital platformlarda bol bol dizileri yayınlanan yapımcılar öyle çok para kazanıyorlar ki ortaya çıkan vergi borçları da haliyle epey yüksek oluyor. Çok para gözlerini döndürüp vergi borçlarından da kurtulmak istiyorlar. Bu durumda ne yapıyorlar peki? Hemen “Büyük prodüksiyonlu” ve festivallerde gösterilecek bir “sanat filmi” çekiyorlar. Bu filmlere sinema ve dizi piyasasında AMORTİSMAN FİLMLERİ deniyor. 

Yapımcılar daha çekimler başlar başlamaz ilişkili oldukları ve bol bol yemledikleri “medya mensupları” na “Filanca yapım şirketi filmi için paraya kıydı, şu kadar beton döktü, şöyle dekor yaptı, masraftan kaçınmadı” diye haberler yaptırıyorlar. Tabii hepsi palavra. Öyle bir masraf yok ortada. Tamamen şişirme. Manşetler de hep aynı: “Büyük harcamalarla çekilen sanat filmi” Ama film ne yazık ki(!) “istenen gişe” yi yapmıyor ve işe bakın ki ZARAR ediyor. Bu öyle bir zarar ki dizilerden kazanılan parayı alıp götürüyor(!) ve şirketin yıl sonu bilançosuna da haliyle zarar olarak yansıyor. Bu durumda şirket ne yapsın? Vergisini ödeyemiyor. 

Nitekim ardından Yapımcı röportaj veriyor üzgün tonlarda, “Sinemaya aşkımdan bu kadar büyük para yatırdım. Bizlerin kaderi bu” sözleriyle. Siz vah vah diyorsunuz ama yapımcı banka kasasında desteleri sayıyor büyük bir iştahla. 

LEŞÇİLERİN GÖREVİ VE İDEALİST BİR SİNEMA YATIRIMCISI KADININ TEZGÂHLA İFLAS ETTİRİLMESİ 

Ha bir de LEŞÇİLER var. Siz kanala ya da dijital platforma dizi satıyorsunuz bağımsız yapımcı olarak. Ama yayıncı firma paranızı ödemiyor, siz diziyi yapamaz hale gelince de YAYINCI diziyi ortada dolaşan bir takım LEŞÇİ YAPIMCILARA devrediyorlar ve adamı batırıyorlar. Sinema piyasası da bundan farklı değil. Öyle bir çeteleşme ki bu, Cumhurbaşkanı bile müdahale edemiyor. Cumhurbaşkanı’na kadar bu meselenin gidiyor olması ise zaten başlı başına bir sorun. 

''BANA KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE DİZİSİ GETİR, BAŞKASI SATMAZ'' 

BU laf, televizyon ve dijital platform dünyasının merkezindeki ünlü bir yapımcıya ait. Anlatacağım. Dünkü yazımın ardından beni sinema ve dizi dünyasından, medyadan, tanıdığım ve tanımadığım pek çok yönetmen, senarist ve oyuncu aradı. Hepsinin derdi aynıydı. İsimlerini veremeyeceğim. Bu da zaten başlı başına piyasadaki mafyatik yapıya işaret etmekte. 

Aksi halde aforoz edilmeleri, sistematik bir yıpratma kampanyasına maruz kalıp ellerindeki küçük, ufak tefek işlerden de mahrum kalmaları işten bile değil. Öylesine bir kara düzen oluşturulmuş ki kendilerinden olmayan, icazet vermedikleri, haracını kesmedikleri hiçbir piyasa oyuncusuna hayat hakkı tanımıyorlar. Ekranlara getirilen dizi ve filmler ise sürekli olarak bir ahlaki erozyonu hızlandırıcı manivela olarak kullanılıyor. Konunun önemi yok. İster Doğu’da, ister Karadeniz ya da Ege’de çekilsin fark etmez. 

İKİ KRİTER VAR 

Birincisi hikaye ve atmosfer nasıl olursa olsun kadınlar yarı çıplak gezecek. İkincisi ise belli. Başlıktaki “Hayatım bana kimin eli kimin cebinde dizisi getir, başkası satmaz…” lafı, beni arayan ve filmleri Türkiye’de milyonlarca insan tarafından seyredilmiş, yurtdışında tamamen yabancı oyuncularla bir film çekmiş bir yönetmenden alıntı. 

Konuştuğum bu yönetmen Türkiye’ye hükmeden büyük yapımcılardan birine gidip “Abi şimdiki diziler iyice çığırından çıktı. Türkiye’de eskiden çok güzel aile filmleri vardı ve milyonlar tarafından izlenirdi. Böyle bir film projem var” diyerek elindeki dosyada bulunan, senaryosunu kendi yazdığı dizinin konusunu anlatmaya davranır. Yapımcı eliyle onu durdurur. Söylediği çok nettir: “Hayatım bana böyle dizi projeleriyle gelme. Bana kimin eli kimin cebinde diziler lâzım. Biz yurtdışına da satıyoruz biliyorsun Türkiye’deki gösterimden sonra.” 

Beni bilirsiniz. Türkiye’deki milyonlarca insan gibi seküler yaşam tarzı sürdüren bir insanım. Dindar değilim yani. Ama bu, ülkemizin ortalama ahlaki değerler skalasının altına düşen, hatta yerlerde sürünen bir ahlaksızlık düzenine, güzel geleneklerimizin yok edilmesine, dini değerlerimizin ayaklar altına alınmasına karşı olmayacağım anlamına gelmiyor. Dizilerde gördüğüm ve bu yüzden günümüz hayatına yansıyan durum maalesef bu. 

Mesele dizilerde sadece çıplaklıkla ya da kimin eli kimin cebinde konularla çekilmiş konularla da sınırlı değil. Her dizi mutlaka mafyatik tipler, çeteciler, birbirlerini öldürüp duran, kara paranın peşinde koşan, aile bireyleri dahil herkese yalan söyleyip kazık atan ama bundan dolayı da hiçbir bedel ödemeyen, yasadışı yollardan kazanılmış paralarla hikâyelerin içine girmiş olan karakterlerle dolu. 


BAĞIMSIZ YAPIMCI YÖNETMENLERİ KARA LİSTEYE KOYUP 
REYTİNG YALANIYLA ALAŞAĞI EDERLER 

Efendim yurtdışına yapım satıyorlarmış. Orası da ayrı bir muamma. Rekabet Kurumu müfettişleri belirttiğim gibi yurtdışı satış sözleşmelerini istemiş ve bilgisayarlarından gereken bilgileri almışlar bu arada. Sonuçlarını göreceğiz. Öylesine masonik bir yapı gibi bu, aynı zamanda kendi içlerinde KARA LİSTELER de oluşturuyorlar. Bir tanesi, eğer türlü engelleri aşıp şu ya da bu şekilde bir kanalda dizi anlaşması yapmaya görsün. Her yerden engeli yer. 

Misal, oyuncu ajansları da onların ellerinde. Yayınlatmak istediğin dizide diyelim ki ünlü isim K.T’u oynatmak istedin. Ama bir bakarsın ki o da bir MAMA’ya bağlı. Senin Black List’e alındığını o da bilmektedir. Öyle bir fiyat çeker ki feleğin şaşar. Hadi diyelim gözünü karartıp tamam dedin. Durun bitmedi. Bu kez “Diğer başroller için şu oyuncularımı da alırsan veririm” diyerek beş tane oyuncu adı sayar sana. Oysa sen o roller için çoktan beğendiğin birkaç oyuncuyla anlaşmışsındır. 

Serbest gezen bu yapımcı dizisini her şeye rağmen çekip de yayına soktuğunda ise aniden MEDYA ve REYTİNG ayağı devreye girer. Medyadaki çakalları diziyi ilk bölümden itibaren kötülemeye, üzerinde tepinip hata üstüne hata bulmaya başlar. Daha ileriye gidip dizi başrol oyuncularından birinin defosunu ortaya çıkarıp itibarsızlaştırma kampanyası yürütürler. Reytingde ise dikkat çekmeyecek şekilde alt sıralarda “münasip” gördükleri bir yer bulunur sana. 

Tuhaf biçimde Türkiye’de kimileri reyting ölçümlerinin hakkaniyete uygun biçimde yapıldığına inanıyor. Sonuçta dizi en iyi ihtimalle 13 bölümde, normalde ise dört bölümde kaldırılır yayından. Serbest gezen yapımcı, yönetmen ve senaristlerden biri daha böylece sektör mezarlığına defnedilir iflas ettirilerek. 

Ama işin ilginç yanı bu masonik ve mafyatik yapının bir ayağı da TRT’de. Kimse kusura bakmasın TRT’deki kripto yapılanma hala çok etkin. Kendilerini bu yapıya sevdirmeye çalışan ve onlarla birlikte iş yaptığı için çok “profesyonelce” davrandıklarını sanan bir yöneticiler kadrosu da iş başında TRT’de. Beni arayan bir yönetmen Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle yurtdışında, tamamen yabancı oyuncularla çektiği filmini TRT’ye satamamış. Tabii adlı bir dijital kanal kurmuş olan TRT de bu bağımsız yapımcı ve yönetmenlerin ipini çekmekten geri durmamış anlayacağınız. 


CGV MARS İLE CJ ENM YAPIM DAĞITIM ŞİRKETLERİNE SORUŞTURMA 

Rekabet Kurumu, Mars Entertainment Group AŞ ile Cj Enm Medya Film Yapım ve Dağıtım AŞ hakkında ''Sinema gösterim hizmetleri pazarındaki hakim durumunu yapım ve dağıtım hizmetleri pazarında kötüye kullanmak suretiyle Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'u ihlal ettiği'' iddiasıyla yürütülen ön araştırmayı karara bağladı. Ön araştırmada elde edilen bilgi, belge ve tespitleri değerlendiren Kurul, bulguları yeterli bulundu. Ekim 2025'te ise Paribu için yasadışı b.his soruşturması başladı. Bakalım sinema işletmecileri bu operasyonların neresinde olacaklar. 

HABER: Fortuna TV HABER MERKEZİ 
MAKALE: Fuat Uğur (TV100) 
Fuat Uğur'un TV 100'DEKİ TÜM YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLA. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düzgün dille ve itham hakaret içermeyen yorumlarınız, editör onayından sonra yayınlanmaktadır. www.FortunaTV.com

🛍️ FORTUNA WORK


🏧 REKLAMLAR