YÖNETMEN İSMAİL GÜNEŞ'İN FİLMİNE SİNEMA ENGELİ
Türkiye'de sinema salonlarını ele geçirerek tekel olanlar kendilerinin dışında başka yapımların gösterime girmesine izin vermiyor. Filmlerin sinema gösterimi süreci ''Güzellik veya çirkinliğe göre DEĞİL, tekelcilerin organize kararlarıyla'' belirleniyor. Henüz yakın zamanda kendi filmimin sinema gösterimi sürecinde aynı sorunları yaşamış bir film dağıtımcısı ve yönetmen (Fortuna Zafer) olarak bu konuda tüm detayları başka bir yazımda anlatmıştım. Sinema gösterimi sürecinde kısıtlanan veya engellenen filmlerin nasıl bir organizasyonla belirlendiğini kısaca bir iki başlıkla özetleyeyim. Sebebi 5. ve 6. son maddede anlatacağım.
1- Sinema gösterimi için ilk görüşmede ''Olağanüstü iş çıkarmışsınız...'' diye överek çok beğendikten bir gün sonra telefona çıkmıyorlar, mesajlara yanıt vermiyorlar.
2- Sinema gösterimi için her konuda anlaşıyorsunuz. Vizyon tarihi almak için beklerken bir anda iletişimi koparıyorlar.
3- Sinema içerikli belli başlı web sitelerin hiç birinde filminizin bilgilerine yer verilmiyor ve iletişim kurulmuyor.
4- ''Çok müthiş film'' diyenler, siz bazı şeyleri aşmaya başlayınca bir anda filmin gösterime girmemesi için ''Çok güzel ama...'' diye konuya girip onlarca bahaneyi karşınıza çıkartmaya başlıyorlar. ''Beğenmedim almıyorum'' diyen de yok. Hepsinin bahane olduğunu siz kendi filminiz olduğu için biliyorsunuz. Çünkü filmi en iyi anlayan yönetmenin kendisidir.
5- Sinema salonlarıyla anlaşmak için tek tek görüşmeler yapmaya başlıyorsunuz. Salonların bazılarıyla diyalog kurabilip de biraz samimiyet oluşunca itiraflar geliyor. ''Filminiz X Dağıtım şirketinden gelse hemen alırız da, sizden alamayız.'' diyorlar. Neden? Çünkü sinema filmi dağıtım tekelcileri Türkiye'deki tüm salonları rezerve etmiş. Yani salonda bir film gösterime girse de girmese de salon işletmecisine para veriyor ve başka film sokmuyor. Yani boş salon için ödeme yapılıyor. İşletmeci de diyor ki: ''Ben paramı alıyorum kardeşim. Başka film sokmuyorum'' diyor. Onlar filmleri bu yüzden gösterime sokmuyorlar. Peki Devletimiz bunlara ne zaman sokacak? Onu da göreceğiz!
6- Diyelim ki tüm engelleri aştınız ve filminiz vizyona girdi. Bu sefer de sinema içerikli siteler sizi ''YOK'' sayarak adınızı bile geçirmiyor. Kendi imkanlarınızla filmi kısıtlı bir kesime tanıtmaya çalışıyorsunuz. Her şey bir zincirin halkası. 1. maddede söylediğim gibi, bir anda neden iletişim koparılıyor? Çünkü bir ''EL'' grup mesajıyla ''Bu Filmi Almıyoruz'' diyerek her şeyi organize ediyor. Yani ilk başta olağan üstü dedikleri filmi sinemaya çıkartmak için ''Onay'' almak zorundalar.
Şimdi diyeceksiniz ki bunu ispatla. Yok kardeşim hiç bir şeyi ispatlamıyorum. Kendi yaşadığım gözümle gördüğüm duyduğum bir şeyi nasıl ispatlayayım. İnanmayan bir senaryo gibi okusun geçsin. Sektörümüzden bir çok kişi Cumhurbaşkanımıza defalarca bu konuyu iletildiği için zaten yukarıda anlattıklarımın gerçekliği de biliniyor ve gerekenin yapılacağına inanıyorum. Tüm detaylarıyla anlattığım ''Sinema Salonu Skandalları'' haber makalemizin devamını mutlaka okuyun.
YÖNETMEN İSMAİL GÜNEŞ'İN SİNEMA GÖSTERİMİ ENGELLENEN FİLMİYLE İLGİLİ AÇIKLAMASI
Sevgili Türk milleti ve kıymetli sinemaseverlerimiz, 2024 yılının başlarından bu yana, ülke çapında sınırlı sayıda sinema salonunda da olsa kitlesel gösterime sunabilmek için çok ciddi bir mücadele verdiğimiz filmimiz “Sıvasız Evlerden Biri” için, A90 dağıtım şirketi ile yaptığımız son iş birliği neticesinde, eserin gösterime çıkış tarihi olarak 26 Aralık 2025 Cuma gününde karar kılmıştık. Gösterime çıkış tarihinin belirlendiği geçen Eylül ayından bu yana da sosyal medya sayfalarımızda sizlere filmimizi farklı farklı özellikleriyle tanıtan düzenli paylaşımlar yapmaktaydık. Bütün iyi niyetli gayretlerimize rağmen, bugün A90 dağıtım şirketinden son derece üzücü bir haber aldık.
Filmimizi izledikleri ilk günden bu yana içtenlikle destekleyen ve ülkenin mümkün olduğunca çok sinema salonunda gösterilmesi için son üç aydır canhıraş bir uğraş veren A90’daki çalışma arkadaşlarımız, “ülke sathındaki hiçbir salonun bu filmi birkaç hafta da olsa kamuoyuna sunmayı kârlı bir yatırım olarak görmediğini ve bu yüzden de gösterim için kendilerinden kopya talep etmediğini” bildirdi. Neredeyse her şehirdeki yetkililerle ve salon salon yapılan görüşmelerden elde edilen bu acı sonuç, en özet şekilde şu anlama geliyor: Sinema salonu işletmecileri bu filmden yeterince para kazanmayacaklarını düşündüklerinden dolayı, “Sıvasız Evlerden Biri”, en azından bir süre daha sinemalarda gösterilemeyecek. A90’daki film dağıtım uzmanı arkadaşlarımız, şartları çok zorladıkları takdirde birkaç büyük şehirdeki en fazla bir düzine dolayında salonu kısa süreliğine organize edebileceklerini, ancak bu aşırı kısıtlı gösterimin de filmin lâyık olduğu şekilde tanıtılıp geniş kitleler tarafından izlenmesine engel olacağını vurguladı. Onlar kesinlikle bu seçenekten yana olmadıklarını bildirdiler; ki biz de kendileriyle aynı fikirdeyiz.
Düşünebiliyor musunuz? 90 milyon nüfuslu, son 45 yıldır bölücü terörle yatıp kalkan ve bu uğurda 50.000 resmî ve sivil insanını, üstüne de 250 milyar dolar olarak ölçülen bir millî serveti yitiren Türkiye gibi “yaralı” bir ülkede, temel sorunu terör ve bu uğurda verilen kurbanlar olan 92 dakikalık küçük, mütevazı bir film, 40-50 salonluk butik bir gösterim bile olsa kamuoyu önüne çıkabilme şansı bulamadı. Çünkü, filmimiz “neşeli” değil, “komik” değil, “eğlenceli” değil… Sululuk yapmıyor, hele hele belden aşağıya hiç oynamıyor. Bilakis, yürek yakıcı bir sorunu ödünsüz bir gerçekçilik diliyle beyazperdeye yansıtıyor. Daha doğrusu yansıtmayı deniyor, buna çabalıyor. Çünkü, ortada henüz yansıyabileceği bir beyazperde yok! Ülke çapında zar zor ayarlanacak 3-5, hadi bilemediğiniz 5-10 cep salonunda yapılacak taş çatlasın tek haftalık bir gösterim, büyük zorluklar ve borçlanmalarla çekilen bu filmin ticarî ve sanatsal açıdan ölümü demek olacağından, biz de A90’ın yaklaşımına katıldık ve filmin şimdilik kaydıyla gösterimden çekilmesi teklifine onay verdik. Çünkü, yapacak daha mantıklı ve anlamlı bir hareket kalmamıştı.
Gerçi, sektöre iyi kötü aşinâ olanlar yaşanan bu tür trajedileri de çok iyi biliyor; fakat biz yine de zorunlu ve yürek incitici bir açıklamayla günümüz Türkiye'sinde sanata dair gerçekçi arayışların nasıl bir muameleyle karşı karşıya olduğunu herkesin bilmesini istedik. Ülkemizde, bugünkü vahşi kapitalist koşullarda, Türk toplumuna somut, sahici meseleleri gerçekçi bir dille anlatan, ciddi, ağırbaşlı, halkı kakara kikiriye değil düşünmeye sevk eden yapıtlar üretip sunma ortamı bütünüyle ortadan kakmıştır. Türk sinema üretim ve dağıtım sektörlerinde artık tek geçerli olan akçe, ortaya konulan ürünün “ne ölçüde eğlenceli olup olmadığı”dır. Üzgünüz; meşrebimiz, eğitimimiz, duyarlılıklarımız ve en önemlisi de ülkemize karşı vicdanî sorumluluklarımız gereği, biz "halkımızı eğlendirmek" gibi bir görevi lâyıkıyla üstlenemedik. Tüm sektörden ve salon işletmecilerinden bu nedenle özür diliyoruz. Hepsinin gişesi bol, kasaları tıka basa dolu olsun. Yaklaşık 2800 sinema salonuna sahip bir ülkede, mütevazı bir sanat filmini onca salonun % 1'ine dahi sığdıramadılar.
Yönetmen İSMAİL GÜNEŞ
SIVASIZ EVLERDEN BİRİ - KURBAN FİLMİNİN KONUSU
Ülkemizin güneydoğu sınırında güvenlik güçleri ile ayrılıkçı terör unsurları arasında yıllardır yoğun çatışmalar yaşanmaktadır. Kırklı yaşlarının sonunda İbrahim’in oğlu İsmail, bu bölgede zorunlu askerlik hizmeti vermektedir ve askerlik hizmetinin bitmesine 20 gün kalmıştır. Bu şartlarda astım hastası İbrahim, köhnemiş eski bir köy evinde bacakları kötürüm babası İsmail ile yaşamaktadır. Bir yandan tek geçim kaynağı olan tavuklarına ve yumurtalarına musallat olan bir yabanla uğraşırken bir yandan da babasını tedavi için hastaneye yatırmak istemektedir.
Parasızlık eşiyle arasını bozmuş, kendisini kızına bir okul defteri bile alamayacak duruma düşürmüştür. Uzun zamandır maaşını göndermesini beklediği asker oğlundan gelen mektup boş çıkınca hayal kırıklığına uğrar. Babasının yaşlılık maaşını almak için gittikleri bankada kimlik olmadığı için parayı çekemezler, yanlarında kalp krizi geçiren birinin içinde yüklü miktarda para poşeti çıkan karmaşada bilmeden sepetlerine düşünce yanlışlıkla eve getirirler. Televizyon haberlerinde neredeyse her gün çatışmalarda ölen askerlerin görüntüleri izlenmekte, ölen genç insanların cenazeleri küçücük kasabaya bile gelmektedir. Bu ölümler neredeyse sıradanlaşırken İbrahim, kasabada orman kaçakçılığı yapan arkadaşlarının kendilerine katılma ısrarlarıyla baş etmeye çalışır.
Ekonomik şartları okula giden kızının temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak durumda değildir. Yanlışlıkla bulduğu paraları ne yapacağını bilemez, geceleri kâbuslar görmeye başlar. Telefonla ulaşamadığı oğluna mektup yazdırıp onun maaşlı asker olarak orduda kalmasını istemekte, tek kurtuluş yolunun ancak bu olduğunu düşünmektedir. Kasabaya inmek için evden çıkarken babasının öldüğünü görür, ama kimseye söylemez. En azından onun maaşını almalıdır. Oğlunun askerde kalmasına net bir şekilde karşı çıkan ve bu nedenle evden ayrılıp baba evinde kalan karısını eve getirir.
Bir yanda yoksulluk, bir yanda çatışma bölgesinde olduğundan hayati tehlikesi olan genç oğlu, diğer yanda onu ömür boyu geçindirecek miktarda para. Vicdanı yakasını bırakmaz, paraları karakola teslim eder. İbrahim, oğluna ulaşamamanın verdiği huzursuzluk içinde uğraşırken evine ambulansla birlikte jandarmalar gelir. Onların gelişine bir anlam veremez. Ancak onların geliş nedeni yürek yakıcıdır.
(Yeni gelişmelerde haberimiz güncellenir. @fortunaTV sosyal medya hesaplarımızı takip et, haberi ilk duyan sen ol)
HABER: Fortuna Zafer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düzgün dille ve itham hakaret içermeyen yorumlarınız, editör onayından sonra yayınlanmaktadır. www.FortunaTV.com